370. Kısa Dönem olarak 13. Bölük’te, yani nam-ı diğer “Sosyete Bölüğü”nde acemi eğitimimi tamamladığım, havası dışında hiçbir şeyinden şikayetçi olmadığım yer.

Buraya gidecek arkadaşlar bilgi arıyorlardır diye ben de askerliği biteli daha bir ay bile olmamış bir birey olarak iki kelam edeyim istedim.

Mart ortasında nizamiyeden giriş yaptım. İlk dakikalarda insan ne yapacağını bilemiyor; bir bürokrasi hâkim ama devlet dairelerinde gördüğümüz türden bir bürokrasi de değil bu, sonuçta askeriz. Erler kayıt alıyor, çavuşlar oradan oraya gönderiyor, subaylar mesleki ve sağlık bilgilerinizi kaydediyorlar. Odadan odaya geçerken o ilk şaşkınlığı atıyor insan. Her şey o kadar hızlı olup bitiyor ki, nizamiyedeki güvenlik kontrolünden yaklaşık bir saat sonra insan kendini hazır kıta asker olarak bulabiliyor.

Yalnız o arada yaşananlar biraz garip. Aslında garip değil, beklenmedik denilebilir. Elinize her yerde bir eşya veriliyor misal. Bir dosya baştan sona taşınıyor zaten ama buna ek olarak parça parça istihkak dağıtımı yapılıyor. Askere giderken alınması gerekenler konusuna başka bir yazıda değindim (Askere gideceklere öğütler). Devletin istihkak olarak verdikleri çok önemli. Çünkü acemi birliği boyunca getirdiğiniz neredeyse hiçbir şeyi kullanamıyorsunuz. Hepsi valizhaneye kilitleniyor ve yemin töreninden önceki gün çıkarılıyor.

Girişinizden birkaç dakika sonra bir odaya alıyorlar, tişörtü çıkarttırıp gözle görülür bir yara bere, ameliyat izi var mı diye kontrol ediyorlar. Birkaç adım sonra başka bir odada bir iki parça kıyafet verip kabinde üst değiştirilmesi isteniyor. Sivil kıyafetleri çıkarıp duman rengi iç çamaşırları giydikten sonra insan bir şaşkınlık yaşıyor, çünkü başka bir kıyafet yok. Eksik mi verdiler acaba diye düşünürken aceleyle çıkıp bir sonraki odaya alınıyorsunuz. Kamuflajlar orada dağıtılıyor. Kendi bedeninizi bilip söyleseniz bile kamuflajlar hep bol geliyor ama mesele değil. İnsan daha sonra alışıyor.

Ha bu arada, bu iki bölümün arasında bot deneyip ayak numaranızı öğreniyorsunuz ve kamuflaj dağıtımının en son adımı olarak botlarınızı alıyorsunuz. Tavsiyelere uyup büyük alır mısınız bilemiyorum ama sivilde 42-42.5 numara ayakkabı/bot giyen ben, 41 numara Vaneda marka subay botu aldım ve askerliğimin sonuna kadar da giydim. Bot vurdu mu, vurdu. Özellikle de çokça yaptığımız çömel-kalklardan dolayı baş parmaklarımın kemikleri üzerinde şişlik yaptı ve bir süre ayak parmaklarımda uyuşma, his kaybı yaşadım. Yalnız bu bot, askeriyede verilen istihkak spor ayakkabıdan ve anladığım kadarıyla klasik postallardan da daha rahattı. Alışana kadar bir süre sıkıntı yaşasak da alıştıktan sonra çok memnun kaldım. Bazı arkadaşlar ranzanın ayağıyla ve botun üzerinde tepinerek botu ezdiler. Faydalı olduğunu söylüyorlardı ama bilemiyorum.

Bir sonraki adımda istihkak dağıtımı yapılıyor. Sırayla kamuflaj gömleği, pantolonu, palaska, bot vb. Giyiyor yeni katılım yapanlar. Burada dikkatli olmakta fayda var, çünkü oradaki kıdemli askerler yeni kamuflajlardan kendilerine ayırıp kendi eskilerini yeni gelenlere kakalayabiliyorlar. Bu kıyafet giyme süreci sırasında birileri sürekli bağırıyor, “hadi çabuk, acele edin” gibi.

Bu arada, kimsenin bot ve palaskanın nasıl bağlanacağını öğrenmek için Youtube ve Google araması yapmasına gerek yok. Bot hazır bağlı olarak geliyor, palaska da klipsli.

Sonrasında bir valiz verilip askerler bir kuyruğa sokuluyor. Sırayla iç çamaşırı, içlik, şampuan, tıraş köpüğü, jilet vb. veriliyor. Detayını şurada bulabilirsiniz: Askere gideceklere öğütler

Bundan sonra bir aşı süreci var. Yemek saatine denk gelindiyse yemek yeniyor. Daha sonra kayıtlar yapılıp askerlere kayıt numarası veriliyor, herkes koğuşuna yerleştikten sonra gün bitiyor. Eğer erken saatlerde giriş yapıldıysa saçını kestirmemiş olanlar için araya bir de berber seansı sıkıştırıldığı oluyor.

Koğuşlar 12 kişilik ya da en azından benim bölüğümde durum böyleydi. Dolaplar kilitsiz. Kilit birliğe sokulamıyor, içeriden de alınamıyor (dert etmeyin). Bölüklerde sıcak su var, belli saatler arasında sıcak su kullanılabiliyor ama eğer kullanılamamış ise genelde çavuşlara söyleyip sıcak su açtırılabiliyor. Bu biraz da ısı merkezindeki yakıt ile alakalı bir durum. Bizim soğuk suyla duş aldığımız da oldu ama ortada sorun edecek bir durum yoktu.

Başta da belirttiğim gibi sorun yaşadığım konu Kütahya’nın havasıydı. Mart ortası ile Nisan’ın ikinci haftası arası Kütahya’daydım. Kütahya’nın havası o kadar değişken ki, 15 dakikada sağanak yağıştan neredeyse yaz havasına geçişi görebiliyorsunuz. Tabii, ya da tam tersini. Çok soğuk olduğu durumlarda binanın içinde koridorlarda içtima alınıyorken, çok sıcak olduğu durumlarda insan kamuflajın içinde daralabiliyor. Hasta olmak kaçınılmaz. İnsan kendine çok iyi baksa bile 200 kişiden bir kişi bile hasta olursa bu hastalık illa bölüğe yayılıyor. Bir de koğuşta alınan içtimalarda insan toz yutuyor, bu da öksürüğe yol açıyor ama bunlar normal şeyler.

Bunların dışında, bizim bölükte tuvaletler ve banyolar tertemizdi diyebilirim. Yalnız tıkalı tuvalet ya da tavan akması vb. Kaçınılmaz, kullanım yoğunluğunu düşününce. Sorunu iletince komutanlar çare bulmaya çalışıyorlar ama en azından bu konuda sorunların çok da hızlı çözüldüğü söylenemez. Tuvaletleri ve banyoları koğuş koğuş sırayla temizliyorduk, oraya gelen herkesin yaptığı bir şey bu. Komplekse girenler oluyor ama gerek yok.

Yemekhaneye gittiğinizde o gün hangi yemeklerin çıkacağını ve kalori sayımını görebiliyorsunuz. Verilen istihkak kişi başı günde yaklaşık 5000 kaloriye tekabül ediyor. Yemekhane temiz, yemekler lezzetli (yemekhane standartlarında yediğim en lezzetli yemekler diyebilirim hatta), kuruyemişi, tatlısı, eti bol… Askere verilen değeri anlatması açısından yaşadığımız bir olayı da aktarmak istiyorum: Bir gün, kısa dönem askerlerin bulunduğu dört bölüğü bir konuşmayı dinlemek üzere topladılar. İsmini vermeyeyim, bir komutanımız, kahvaltıda dağıtılmak üzere 1 milyon yumurta için ihale yapıldığını ama ihaleyi kazanan şirketin battığını, yumurta ve simidin en kısa zamanda geleceğini açıkladı. Ki dediği gibi de yanlış hatırlamıyorsam aynı hafta içerisinde kahvaltıda yumurta ve simit istihkaka dahil oldu.

Başka bir gün, bir öğünü yemekhaneden dışarıya taşıdılar. Askere moral olması için mangal yapıldı, köfte ekmek, meyve suyu ve çerez dağıtıldı. Sivildeki gibi bir mangal durumu yoktu, normal istihkak dağıtımı gibi sırayla aldık yemeklerimizi ve aynı komutan askerler arasında dolaşıp sohbet ettiği, görüşlerini aldığı için komik de olsa hafif bir gerginlik hakimdi ama olsun. Bir gün de öyle güzel geçti.

Bunların dışında sanırım şunlar söylenebilir: askerlikle ilgili bilmediğiniz her şeyi orada öğretecekler, paniğe kapılmaya gerek yok. Birlik çok güzel bir yerde ama etrafa bakmaya bile doğru düzgün zamanınız olmayacak. Yanaşık düzen ve tek er muharebe eğitimi alacaksınız, ordu jimnastiği yapacaksınız (biz bu işlere pek girmedik). Şanslıysanız iki kere, şanssızsanız daha fazla istikamet yiyeceksiniz. Yurttaşlık, cinsellik eğitimi gibi eğitimleriniz olacak. Bu eğitimler için gösterim salonlarına yürüyeceksiniz. Onun dışında yemin töreni için bol bol yürütecekler. Sürekli marş okuyup bölük etrafında dolanacaksınız. Sabah 5-5.30’da başlayan gün akşam 10’a kadar sürecek. Akıllı olmadıkları sürece büyük ihtimalle telefonlarınıza kimse karışmayacak ama benim tavsiyem buradaki zamanınızı telefonda değil de insan tanıyarak geçirmeniz yönünde. Her ilden her kafada insan olacak etrafınızda. Buradaki ortamın daha karışığı usta birliğinizde olacak tahminen ama yine de bu çeşitliliği kaçırmamak lazım.

Biz 3 ses, 3 gerçek mermi atmıştık G3 ile, muhtemelen siz de aynı şeyi yapacaksınız.

Şanslıysanız iyi insanlarla karşılaşacaksınız, eğer çok şanslıysanız benim gibi buradaki badinizle usta birliğinizde de badi olup ömürlük bir dostluk kazanacaksınız.

Birkaç kez istikamet yiyip sağa sola koşturacak ve isyan edeceksiniz, içtimada geç çömelip erken kalkmaya çalışacaksınız, aranızda tüfeği birbirine doğrultmaya çalışanlar ve kurma kolunu bir oyuncakmışçasına sürekli çekip bırakacaklar olacak falan. Sorgulamayın, size denileni yapın, aksini yapmak sizin akıllı olduğunuzu göstermez. Çömel-kalk yaparken cinlik yapmak isterseniz kendinizi sürünürken bulabilirsiniz, çünkü unutmayın, bu mini çakallıkları ilk yapan siz değilsiniz ve son da olmayacaksınız. Tüfeğinizin pimlerine dikkat edin, tüfeği kimseye doğrultmayın ve kurma koluyla da oynamayın.

Herhangi başka bir konuda ne yapmanız ya da yapmamanız gerektiği ile ilgili talimat alırsanız bunlara uyun. Çünkü bunların hepsi geçmişten gelen ve sebebi olan şeyler. “camdan atlamayacağım” yazdığını gördüğünüz bir kağıda imza atarken “lan ne kadar saçma şey” diye düşünmeyin, çünkü sizden önce birileri muhtemelen camdan atlayıp ya bir yerini kırdı ya da kafayı betona çakıp öldü. Hatta ölmediyse “kendini askerliğe elverişsiz hale getirmek” suçundan mahkemelik oldu. Böyle olaylar olduğu için o talimatları aldığınızı unutmayın. Hani derler ya askerlikte mantık aranmaz diye, öyle bir şey yok. Askerlik aslında inanılmaz mantıklı, günü geldiğinde siz de anlayacaksınız.

Şöyle bir özetlersem, güzel bir yer burası. Biraz yorulacaksınız ama olsun, askersiniz yahu:)

Ha bu arada, çavuşlara komutanım diyeceksiniz. Disiplini, itaati ve emir-komutayı öğretmek için yaptıracaklar bunu; kaldı ki, eğitimlerinizi çavuşlar veriyor olacak. “Çavuşa komutanım denir mi lan, ben komutanım çekmiyorum” isyanını sürekli duyacaksınız. Böyle bir isyana gerek yok. Kütahya’dan çavuş çıkarsanız da sizin çavuşlarınız kadar forsunuz olacağını düşünmeyin. Biz İzmir’e 100 kısa dönem gittik, yanlış hatırlamıyorsam 93’ümüz çavuştu. Bölük 400 kişiyken yaklaşık 100 tane çavuş olmanın hiçbir anlamı yok.

Burası hakkında sorusu olanlar yeşillendirebilir. Usta birliğinde neresiydi diyenleri de şöyle alalım: Özdere Özel Eğitim Merkezi Komutanlığı.

Sanırım şimdilik bu kadar. Gideceklere şimdiden hayırlı teskereler, aklıma bir şey gelirse eklerim.

Not: 25.09.2018 tarihinde Ekşi Sözlük’ün Hava Er Eğitim Tugay Komutanlığı başlığı için yazmış olduğum yazının elden geçirilmiş halidir.
Link: https://eksisozluk.com/entry/81622828